18 Mart 2012 Pazar

İŞ DÜNYASININ, İŞ KURMAK İSTEYENLERİN YENİ SANAL GÜCÜ



Çok sevdiğim, saydığım bir asker arkadaşımın/kardeşimin büyük zahmetler vererek kurduğu ve yönetimini de kendisi yaptığı bir site bu.

Bir kaç gün önce siteyi ayrıntılı olarak inceleme fırsatı buldum. İşletme sahiplerinin, iş kurmak isteyenlerin, ekonomiyi takip etmek isteyenlerin mutlaka ziyaret etmesi gereken bir site. İŞ dünyasından haberler, ekonomik rakamlar, franchising veren firmalar, hiç bir yerde bulamayacağınız iş fikirleri, başarı hikayeleri, kişisel gelişim yöntemleri ve daha fazlası ayrıntılarıyla bu sitede mevcut.

Site henüz yeni kurulmuş olmasına rağmen, siteye girdiğiniz an, sanki yıllardır mevcut olan ve yıllardır iş dünyasına hizmet eden bir site havasını alıyorsunuz. Bunun sebebi de sitenin çok profesyonel hazırlanmış olması. Yeni kurulmuş olmasına rağmen daha ilk günden bu kadar profesyonel ve dolu dolu olmayı becerebilen bir sitenin ilerleyen zamanlarda neler yapabileceğini söylemeye bile gerek yok sanırım.

Eminim ki bu site çok uzun yıllar iş dünyasına/ekonomiye hizmet edecek ve insanların zihninde hatırı sayılır bir yer edinebilecek.

Asker arkadaşıma/kardeşime, böylesine faydalı bir siteyi hazırlayarak insanların hizmetine sunduğu için çok teşekkür ediyorum.

Yolun açık olsun Caner TAŞKIN...

Siteyi ziyaret etmek isteyenler için işte adresi;

www.azsermaye.com

14 Mart 2012 Çarşamba

Sana...




Bitti derken koruduğun soğukkanlılığına hayretle bakan gözbebeklerimdeki ıslaklığı sana farkettirmemeye çalışmak, ağzından çıkan ayrılık cümlelerini nasıl bu kadar rahat, bu kadar ustaca kurduğunu anlayamamak, buz gibi karşımda duran mimiksiz bedenine inanmayıp, "Kal" dememek için gururumla verdiğim savaş ve her zaman ki gibi yenilişim, yüksek sesle "Sensiz yapamam!" deyişim ve senin umursamadan çekip gidişin... Nasıl bir anlamsızlıktı, artık yokum dediğin gün yaşadıklarım...

Ya sonra;.

Telefonun mesaj kısmına girip, saatlerce yolladığın mesajları okumak, ağlamak. İlk defa böyle içten, böyle cesur, böylesi yana yakıla. Senin başka birine ait olma ihtimalini düşünerek bir çok geceyi uykusuz geçirmek, yakıştıramamak kendimden başkasını yanına, ayrılığın yarattığı travmadandı üstüne alınma sen. Seni herşeyim yapmış olmamdan olsa gerek, gittiğinde hiçbir şeyim kalmadı. Bir gazete küpürüne iliştirilmiş intihar haberi kadar acımasız aşk ve sandığından acı değil kurşun, sandığından derin değil açtığı delik, yüreğime açılan delik kadar...

Kalp atışlarımın sebebi hoşgeldin hayatıma!

Aradığımı buldum demiş bulamamamışsın zamanında...
Tıpkı benim gibi...
Yanlışlar içindeki tek doğrun olacakmışım...
Tıpkı senin gibi...
Nedendir bilinmez karşıma çıkan hiç kimseyi sevemedim bugüne kadar...
Adıma "kalpsiz" dediler
"duyguları alınmış" dediler
ama sevemedim işte.
Olmayınca olmuyor.
Ben konu aşk olunca kalp atışlarımı hızlandırmayan, içimi huzurla doldurmayan, yanımdayken zamanı durduramayan, kimseyi sevemedim ki...
Nasıl severdim onları?
Senden başka hiç kimse yanımdayken zamanı durdurmadı..
içimi huzurla doldurmadı..
kalp atışlarımı hızlandırmadı...
Sevemedim kimseyi gelişini bekler gibi...
Bakamadım kimseye gözlerini izler gibi...
Açmadım gönlümü kimseye yüreğini bilir gibi...
Atmadı şu kalbim kimse için sevdiğini hisseder gibi...
Şimdilerde gerçek benden kopmuş gibi...
Bir rüya sanki bu yaşadıklarım...
Kişi gerçek aşkı yaşıyor ve yüreğinin taaa derinlerinde hissediyorsa,
mükemmel bir sevda masalı yazılabiliyormuş.
Uğruna bir ömür feda edilebiliyormuş
ve canan uğruna can verilebiliyormuş.

Kalp atışlarımın sebebi hoşgeldin hayatıma!
Hiç "Güle Güle" dememek üzere " HOŞGELDİN! "

8 Şubat 2012 Çarşamba

Yarim!

Yarim!
Bahar yüzlüm, umut bakışlım, çocuk yüreklim;
Sen gittin ya, ben eridim, eksildim azar azar.
Hani topraktan suyu çekince kurur, çatlaklar oluşur ya,
Hani gece düşünden bir el uyandırır, boğazına bir yumru yemişsindir, nefes alamazsın ya,
Hani ağlamak istersin de sıcak ana kucağı ararsın ya,
Üşürsün de ellerin, koynunda saklar, ısıtmak ister ya,
Ben yapayalnız kaldım çocuk bakışlım...
Bu şehrin adı yasak oldu, ayrılık oldu, kahpe oldu.
Dağıldı beynimde, un ufak oldu bu şehir...

Sen gittin ya!
Gidişine tutuklu kaldım,
Hani bir çıkabilsem bakışlarından,
Yakalarım son tren sesinde seni.
"Gitme !" diyemedim ya,
O söz şimdi, bak,
Ta burama, bağrıma mekan kurmuş, sırıtıyor, acımasız.
GÜlüşünü bıraksaydın keşke,
Çocuksu teninden bir tutam kokunu.

Ah yarim!
Rüzgar bakışlım, hırçın yüreklim,
Hiddetin söndürdü gözlerimin gün yüzünü,
Sen gittin ya,
Ben gecenin orta yerinde acıdan yandım.
Elinin göğsümdeki yeri var ya,
Acıyor gece yüzlüm.
Sen gittin ya, ben eksildim azar azar.
Yarim, ürkek bakışlım,
Salkım salkım yüklen bulutlara, yağ bu kahrolası şehre,
Buram buram sen koksun dört bir yanım...

Hoşçakal...

Emanet değildin bana ama;
Şimdi, emanet ediyorum başka bir yüreğe seni.
Kendim gibi dağınık olmadı sana karşı hislerim.
Sen yalnızca sen gibi anılacaksın dilimden dudağıma geçen ifadelerimde,
Ve...
Ben artık hiç ben olmayacağım sevdalarımda...
Yine de mutlu kal,
Hoşçakal...

Meğer (Yeşim Salkım)



Hiç yarışamadım. Hiç erişemedim.
Aşk bilenin işi. Senin hızına yetişemedim...

İster sav başından, istersen güldür.


Acılardan kopup geldim şehrine,
İstersen kov kapından istersen öldür.
Sensizlik kol gezer benim şehrimde,
İster sav başından, istersen güldür.

/Bedirhan GÖKÇE/